22 Haziran 2008 Pazar




Basshunter - DotA

İsveçli Jonas Altberg, ailesiyle ve kardeşiyle yaşıyor ama diskolarda sürekli dönen Anna Boten'in yaratıcısı, 2006'da Warner ile kontrat imzaladı.

internet sitesi http://www.basshunter.se





STEVE JABLONSKY

Hans Zimmer stüdyolarında görev ve kariyer yapmış olan Steve Jablonsky, The Island, Steamboy, The Amityville Horror, Tears of the Sun, The Hitcher, The Texas Chainsaw Massacre, The Texas Chainsaw Massacre: The Beginning, Transformers filmlerinin bizzat bestesini yapmış, müziklerini Danny Elfman, Steve Bartek ve Stewart Copeland ile yaptığı Desperate Housewives dizisinden 2005 yılında BMI TV Music ödülü, 2004 yılında da The Texas Chainsaw Massacre filminden BMI Film Music ödülü kazanmıştır. Island filminin müziğini daha sonra iliştiricem ama şimdilik çocukluğumun çizgifilimine Transformens' a dikkat çekmek istedim. Filim beklediğimden daha yavan çıktı. Ama yine 80 li yılların çocukları için yeri bir başkadır. Değişin otobotlar!!!







PİNHANİ

Son zamanlarda ismini çokca duyduğumuz gurup, çok güzel şarkılara sahip albümleriyle nedense sonradan farkedildi. İnternette bir tartışma almış başını gidiyor. Pinhani mi kavak yellerini yoksa kavak yelleri mi pinhani yi ortaya çıkardı diye? Varsın onlar yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan tartışmasını sürdürsünler, benim tanışmam daha farklı. Bana pinhaniyi tanıtan MÜCÜ' dür. Gecenin bir yarısı bak şu albüm var, şu parcasını da dinle bakalım beğenecek misin derken, bende bu grubu tanımış oldum. Sonraları kimdir, necidir? diye araştırmacı gazetecilik ruhumuz tutunca, ipuçları beni kavak yelleri dizisine götürdü. Dizinin yanılmıyorsam 44. bölümüne nöbetteyken şöyle bir göz ucuyla baktım. Güzel bir dizi dedikten sonra,bir iki bölüm daha.... dizi bizi iyiden iyiye sarmaya başladı. Hadi bakalım bu seferde bu konunun başı nasıldı diye insan merak etmedi değil tabiki? İnternetten azmedip, 43 bölümüde indirdim. Başladım izlemeye ama dile kolay 43 bölüm! Son hatırladığım 30 lu bölümlerde yeter artık dediğim. İçim dışım kavak yelleri oldu! Ama yinede tavsiye ederim, güzel bir gençlik dizisi. Son olarak MÜCÜ'ye buradan teşşekür ederim. Pinhani ile beni tanıştırdığı için. Bende kendinden bu kadar bahsettiğim grubun en iyi çıkış yapan şarkısını ekledim. Dahası nerede diyenler için grubun resmi web sitesini tavsiye ediyorum. http://www.pinhani.com/zb/tr-TR/ sağolsunlar tüm kliplerini izleyebiliyorsunuz.



DELAIN

Delain, Within Temptation’nin kurucularından olan ve eski piyanist Robert Westerholt’ın kardeşi Martijn Westerholt tarafından kurulmuş Hollandalı senfonik metal grubudur. Pfeiffer hastalığına yakalandıktan sonra Within Temptation’den 2001 senesinde ayrılan Martijn Westerholt, 2002 senesinde Delain grubunu kurmuştur. Roadrunner Records şirketiyle anlaşma imzalandıktan sonra 2005 Temmuz ayından debut albüm kayıtlarına başlamışlardır.

Grup üyeler;
Charlotte Wessels (vokal), Martijn Westerholt (piyano), Ronald Landa (gitar ve vokal), Rob van der Loo (bas), and Sander Zoer (davul).

Albümdeki şarkılarn hepsi çok güzel tabi, ben yine en çok beğendiklerime yer vericem. Kliplerini izlediğimde o kadar hoşuma gitmedi, şu kafa sallama işini biraz abartmışlar gibi! Sadece sesli dinlemek daha zevkli. Gothic Rock tarzınada tamamen uymuşlar. İyi dinlemeler




KAYAHAN

Evet tartışmasız pop müziğinin kilometre taşlarından biri. Şuan bile şarkılarını aynı keyifle dinleyebiliyoruz. Gerek hayatı gerekse şarkılarıyla belkide şuanki popçulara örnek olacak bir hayat tarzı var. İnşallah onu örnek alırlar diyorum. Madem nostalji yaptık, en sevdiğim parçalarınıda ekliyorum tabiki.


20 Haziran 2008 Cuma



TATU


t.A.T.u. (tatu diye okunur), Yulia Volkova Olegovna (20 Şubat 1985) ve Elena Katina Sergeevna (4 Ekim 1984) adlarında iki Rus kızdan oluşan pop bir müzik grubudur. Müzik tarzları elektro-pop ve pop rock olarak tanımlanabilir.


Tatu yerine t.A.T.u. şeklinde yazılmasının nedeni, Tatu adında 3 kadından oluşan ve ünlü olmayan başka bir müzik grubunun olmasıdır. Tatu isminin anlamı Yulia ve Lena tarafından "this girl loves that girl" ("o kız bu kızı seviyor") olarak açıklanmıştır. Grubun klipleri ve şarkıları "iki kız sevgili" ve "iki kızın yaşadığı aşk" temasını işler. Lezbiyen olarak bilinen grup elemanları birçok kez lezbiyen olduklarını açıkladılar.

t.A.T.u.'nun popüler olmasını sağlamış bir neden de sansasyonel olmalarıdır. Konserlerinde striptiz yapan ve dudaktan öpüşen grup elemanları, Amerika-Irak savaşına tepki olarak bir süre konserlerine üzerinde Rusça "Huy Voyne" ("savaşın içine ediyim") yazan tişörtlerle çıktılar.

Grubun ilk Rusça singleları Ya Soshla S Uma'dır ("aklımı kaçırdım" anlamına gelir). İki liseli genç kızın (Yulia ve Lena) onları ayıplayan topluma aldırmadan yaşadıkları aşkı anlatan ve öpüşme sahneleri içeren bu klip tüm Rusya'da büyük sansasyon yarattı.

Ardından 2002'de şarkının İngilizce'si olan All The Things She Said yapıldı. Şarkının klibinde demir parmaklıklar ardındaki iki liseli aşık genç kızın öpüşürken toplum onlara ayıplayarak bakar ve sonunda bütün klip boyunca demir parmaklıklar arasında hapsolmuş gibi görünen iki genç kız arkalarını dönüp elele yürüyerek uzaklaşırlar ve asıl hapsolanların onları bütün klip boyunca ayıplayarak seyreden toplum olduğu anlaşılır.

Grup All The Things She Saidin hemen ardından Nas Ne Dagonyatın İngilizce'si olan Not Gonna Get Us (bizi ele geçiremezler) single'ını yayınladı. Bu şarkının klibinde iki genç kız (Yulia ve Lena) havaalanından bir tır çalarlar ve o tırla onlara baskı yapan toplumdan kaçarlar.

Ardından yayınlanan 30 Minutes klibinde bir genç kız (Yulia) aşık olduğu başka bir kızı (Lena) bir erkekle atlıkarıncada öpüşürken görünce orda 30 dakikaya ayarlı bir bomba patlatır ama bunu sevdiği kız gittikten sonra yapar.

İlk singleları olan Ya Soshla S Uma ve Nas Ne Dagonyat'ın sözlerini Elena Kiper yazmıştır."Ya Soshla S Uma" Rusça'da "aklımı kaçırdım" anlamına gelir ve birbirine aşık olan iki kızdan birinin intiharı düşünmesini anlatır.Bu şarkı t.A.T.u.'nun ilk şarkısıdır ve onları Rusya'da üne kavuşturmuştur.

Grup, 2003 yılında Riga'da düzenlenen ve Sertab Erener'in birinci olduğu Eurovision Şarkı Yarışması'na katıldı.

t.A.T.u. 2004-2005 yıllarında sessizleşince grubun dağıldığına dair dedikodular çıktı ama grup 2005'in sonlarında geri döndü.2. albümlerindeki ilk singleları All About Us; diğer singleları ise Friend or Foe,'Gomenasai ve "Loves Me Not".Grup üyeleri,2. albümlerinden çıkan 3. single olan "Gomenasai" şarkısını fazla sevmediklerini ama plak şirketlerinin baskısı nedeniyle onu single olarak seçtiklerini birçok yerde açıkladı.30 Ağustos 2006'da plak şirketleri olan Universal'le çalışmaya son verdiler.

2007 yılının sonlarında "beliy plaschik (white robe)" adlı single piyasaya sürerek 2008 Nisan'da piyasaya sürecekleri "Upravleniye Otbrosami (Waste Management)" adlı albümlerinin sinyalini vermektedirler.

KAYNAK : VIKIPEDI


Billie Ocean

80 lerin unutulmaz sanatçısı. Sizde benim gibi 80 lerin hastasıysanız bu şahsı bilmemeniz mümkün değil. Her şarkısı ayrı bir güzel. Ama ne yalan söyleyim, dinlerken aklıma hemen gelen şey Banu Alkan' nın diskoda sahneye atlayıp, saçlarıyla acayip hareketler yapması geliyor. Biliyorsunuz ki o zamanlar Türk filimleri de ünlüymüş. O zamanlarda küçüktük farkında değildik. Şimdi büyüdük anladık. Bizim dünya kirlenmiş 2000 li yıllarda :(


Alessandro Safina

Yazarı: GÜLDEHAN NENG (Radikal İki den alıntıdır)
Andrea Bocelli'nin açtığı yoldan bir şahane sesli ve de bir o kadar yakışıklı bir İtalyan daha ilerliyor. Alessandro Safina. 1968 yılında Siena'da doğan Safina da operayı pop müzikle harmanlayarak daha geniş kitlelere yaymayı hedefliyor: "Bence birçok insan opera sesi duymaktan hoşlanıyor ama operaya gidemiyorlar. Aida'yı, Wagner'i bilmiyorlar çünkü bunlar dinlenmesi kolay müzikler değil. Ancak popüler bir şarkıda herkes için bir şeyler var." Alessandro Safina bu harmanı da gayet başarıyla yapıyor ikinci albümü "Musica di Te"de.
Çocukluğundan beri müzikle içiçe Safina. Özellikle operayla. Hatta yakışıklı tenorun 17 yaşına kadar başka hiçbir müzik türünü dinlemediği söyleniyor. Opera eğitimine önce anne ve babasıyla başlıyor. Babası operaya olan merakını aşılarken annesi de opera tarihini öğretiyor. Şan derslerinin parasını ödeyebilmek için kırtasiyede çalışıyor. Daha dokuz yaşındayken Safina, Puccini'nin "La Boheme"inde ve Tchaikovsky'nin "Eugene Onegin"inde sahneye çıkıyor. O sıralarda operayla profesyonel olarak ilgilenmeye karar veriyor ve Floransa'daki konservatuvara kabul ediliyor.
İşin ilginç tarafı 33 yaşındaki tenor, yaşıtlarının aksine, pop müzikle ta 17 yaşında tanışıyor. Ve Genesis, The Clash, U2 gibi grupları bir kere dinleyince pop müzikten kopamıyor. Hayatının dönüm noktasını İtalyan müzisyen Romano Musumarra'yla tanışması oluşturuyor. Daha önce Celine Dion, Pavarotti gibi isimlerle çalışan Musumarra, Safina'yla beraber
"popera" için çalışmaya başlıyor.
İlk albümü "Insieme a Te" en çok Hollanda'da ses getiriyor. Avrupa'da ve Amerika'da çok beğeniliyor. Sonra İtalya'da bir dizi konser veriyor Safina. "Moulin Rouge/Kırmızı Değirmen"in soundtrack'inde Ewan McGreggor'la düet yapıyor (Evet, o ses Alessandro Safina'ya ait). 2001'de Kraliçe Elizabeth'in taç giymesinin 50. yılı kutlamalarında Kraliçe için sahneye çıkıyor. Tüm bunların ardından ülkemizde de yeni çıkan "Musica di Te" geliyor. Ancak bunca koşturmacanın arasında genç tenorun en üzüldüğü şey artık doğup büyüdüğü yere yeterince vakit ayıramaması: "İtalya'ya geldiğim zaman eğer fazladan iki günüm varsa mutlaka büyüdüğüm yere geliyorum. Artık çılgın bir hayatım var; kız arkadaşıma vakit ayıramıyorum, yaşadıklarımın tadını çıkarmaya vakit ayıramıyorum. Bu tam bir trajedi".
Safina'nın yeni albümü 13 İtalyanca bir tane de İngilizce parçadan oluşuyor. Romantik ve yumuşak 'Musica di Te' ile başlayan albümde bu tür parçalara olduğu kadar hareketli, gençlere hitap edecek parçalara da yer veriliyor (Yakında 'Incanto'nun gece kulüplerinde dans müziği olarak çalındığını bile duyabiliriz). Şarkılarında bazen Latin bazen oryantal tınılar duyuluyor. En önemlisi de Safina'nın, albüm boyunca insanı sarıp sarmalayan sesi. Tok ama kulağı okşayan ses tam bir ziyafet. Kesinlikle pişman olmazsınız.

Ek olarak bende birşeyler söylemek isterim. Bizim doktor tenör Ferhat Göçer le geçen bir konser verdiler. Birde içlerinden en çok LUNA şarkısını beğendiğimi belirtmek isterim. Tabii diğer beğendiğim şarkılarıda hemen aşşağıya iliştiriyorum.



CLEMENCE

Fransızların küçük divası. Okuyanlar hiç kusura bakmasınlar ama her güzellik bir arada oluyormuş. Kız hem güzel ses hem de fiziğe sahip. İki albüm çıkardı. İlk albümü çok güzel şarkılarla doluydu. İkinciside aynı başarıyı yakalayabilir. Tabiki bu iş promosyon meselesi. Artık siz ne kadar iyi olursanız olun, birileri sizi lanse etmedikçe başarısızlık kaçınılmaz olucak. Kendiside fransızların STAR ACADEMY yarışmasında keşfedildi. Hatta bir çocukla beraber düet yaptılar ( JEAN BAPTISTE), heralde birbirlerine çok yakıştırdılar! Dinlemeniz için 5 tane parça iliştirdim. Hepsinide çok severek dinliyor insan.


YANSIMALAR

Ney sesini duyupta etkilenmeyen insan hemen hemen yok gibidir. İnsanın içine işleyen bir yanık sesi vardır. Hatta bu konuda İslam geleneğinde neyin doğuşu ile ilgili bir çok rivayet vardır. Bunların en meşhuru şöyledir: “Peygamberimiz ilahi aşk sırrını Hz.Ali”ye söylemiş. Bu sırrın yükü altında ezilen Hz.Ali gidip Medine dışında kör bir kuyuya bu sırrı anlatmış. Kör kuyu bu sır ile coşup köpürmüş ve taşmış. Su her yeri kaplayınca kenarlarında kamışlar yetişmiş. Oralardaki bir çoban bu kamışlardan birini kesip muhtelif yerlerinden delmiş ve üflemeye başlamış. Çıkan ses kalplere coşku ve heyecan verip ilahi sırrı anlatır olmuş. Peygamberimiz tesadüfen bu çobanın ney sesini işitince bu durumu anlamış. O günden sonra ney,bir ilham kaynağı olmuştur.”

Yansımalar gurubu ise sıkılmadan dinlenebilecek, birbirinden güzel parçaları ney ve gitar eşliğinde bize sunuyorlar. Albümlerinden en çok beğendiğim şarkıları tabiki ekliyorum. Yorulduğunuzda yada kafanızı toplamanız gerektiğinde, yatmadan önce 5 dakika yeterli.

Sözüm meclisten dışarı ama ney dinletilen kaplan uysallaşmış, ineklerde de süt veriminin arttığı gözlemlenmiş. Biz insanlarda da bir rahatlama olsun artık!!




Gregory Lemarchal

Alizee den sonra belkide bana fransızcayı sevdiren ve öğrenmeme sebep olan ikinci şahıs.

Bu merak varya insanın başına neler açıyor neler. İyiki anime çizgifilimlere sarmadım, yoksa japoncanın altından fransızca gibi kalkılır mı!

Biz konumuza dönelim.

Genç ama bir o kadarda yetenekli bir sanatçı. Fransızların STAR ACADEMY yarışmasıyla ortaya çıktığını biliyorum. Birde o yarışmadan CLEMENCE çıkmıştı.

Kısacık hayatına yanılmıyorsam 4 albüm ve bir o kadar da güzel şarkılar sığdırdı. Kısa diyorum, çünkü 24 yaşında genetik bir hastalık olan kistik fibrozis ten öldü. Belki yaşasaydı daha güzel başarılarla ortaya atacağına eminim ama bıraktıklarıyla bile övgüyü fazlasıyla hakediyor.

Böyle gelecek vaadeden bir yetenekten mahrum kaldık biz dünyalılar...





Tarkan yeni albümünü şaşalı bir şekilde çıkardı. Türk Telekom sağolsun! ne diyelim. Önceden beri zevkle dinlediğim Tarkan' a birşeyler oldu. Nerde o eski parçaları dedittirdi sonunda. Gerek Türkiye' de gerekse Dünya' da başarıları ile gurur duyduğumuz Tarkan, adeta son dakika gölü gibi alel acele çıkarılmış bir albüm sundu piyasaya. Kış güneşi, selam ver, dudu... her albüm kendi içinde yarış halinde idi. Tamam sonuçta emek verilerek çıkarılıyor, ama olmadı bu sefer. Ben yinede her dinlediğimde gözümden az da olsa yaş getiren selam ver parçasınıda yanına eklemek istedim. En azından değişimi azda olsa farkedebilemek için! Tabi bu sadece benim fikrim değil

Şöyle bir olayla anlatmak isterim. Yolculuk esnasında mp3 player eklediğim parçaları arabada dinliyoruz. Tarkandan birkaç parçada var, doğal olarak T harfiyle başlayından sırayla çalıyor Tarkan' nın parçaların. Sıra vay anam vay, parçasına geldi. Yol arkadaşım hemen, "Aktuğ teyip bozuldu, acayip sesler çıkmaya başladı, çıkarda kasedini kontrol et!" dedi.

O zaman anladım ki, olmadı Tarkan, bu sefer olmadı..... Ne diyelim vuslat başka bahara.
Tarja yı kovan grup diyince onlarda kimmiş diye bir araştırma yapayım dedim. Güzel bir grup daha bulmuş oldum. İyikide gruptan atmışlar diyorum. Ne güzel bir yerine iki tane grup oldu böylece. Yaşasın kötülük!

Yine küçük bir bilgi maksatlı araştırma yapalım diyince, interneti cumhur bana neler anlattı neler.

Nightwish (bazen NW olarak kısaltılır), 1996'da Finlandiya'nın Kitee şehrinde kurulmuş bir kadın vokalli senfonik power metal grubudur. Nightwish, 1990'ların sonunda ortaya çıkan senfonik metal ve senfonik power metal müzik akımlarının önemli grupları arasında yer alır.[1]

Grup, ilk albümü Angels Fall First ve ilk teklisi "The Carpenter"ı 1997 yılında yayınladı. Dünya çapındaki ününü ise Oceanborn ve Wishmaster ile sağladı. 2004 tarihli albümleri Once'dan çıkan "Nemo", "Wish I Had an Angel" gibi tekliler ve bu şarkıların klipleri ise onlara Amerika kapılarını açtı ve bu klipleri MTV'de de yayınlanmaya başlandı.[2] Böylece grup tarihinin en büyük turu olan "Once Dünya Turu"na başladı. Bu arada Highest Hopes adlı "en iyiler" toplama albümü yayınlandı. Bu turun final konserinden sonra vokalist Tarja Turunen, grubun diğer elemanları tarafından bir açık mektup ile grubu bırakmaya davet edildi. Onun ardından End of an Era DVD'si piyasaya sürüldü.


Albümlerinin hepside birbirinden güzel, nede olsa oturmuş bir grup. Bende kendimce en beğendiklerimi ortaya koymak istedim. Tabiki bunuda eklesen olmazmıydı diyenler olabilir ama ne yapayım buda benim zevkim olsun dimi?



Tarja Turunen
İnternetten topladığım bilgiler bana şöyle bir sonuç verdi.

Nightwish grubunun solisti Tarja Turunen gruptan kovulduktan sonra önce“Yhden enkelin unelma” ve sonra da " You would have loved this" adlı iki single ardından da son olarak "Henkäys Ikuisuudesta" adlı bir noel albümü çıkardı.. Ne kadar heyecanla bu albüme atladıysakta bu albüm bir klasik müzik albümüne yakın.. Zaten Tarja'nın daha Nightwish kadrosu dahilindeyken bile operaya ilgisinin olduğunu bu tür albümlerde yer aldığını duymuştuk. Ancak yine de albüm kötü değil, kendi içinde ince detaylarla süslü bir albüm.. O yüzden böyle bir sese sahip bir frontwoman'i kovdukları için bence Nightwish'ten Tuomas kahrolmalı. Tekrar albüme gelirsek, öncelikle albümün adının manası "Cennetten gelen Nefes" demekmiş.. Albüm,Finlandiya müzik listelerine 7 numaradan girmiş,
ve noelle birlikte daha da yükselmesi bekleniyormuş. Zaten singlelar kapışılmıştı ve koleksiyonerlerin gözdesi olmuştu
.Sonuçta, Tarja'nın bu ilk solo albümü metal tayfasından çok kendi ülkesindeki piyasaya hitap etmekte, hatta sıkı bir promosyonla Noel' e denk getirilen albüm, Tarja'nın piyasada kalıcı olmasını, tutunabilmesini sağlayacak gibi gözüküyor.. Ancak bu tabii ki Tarja işin ticari kısmında demektir.. Bunu bir başlangıç olarak kabul edersek, Tarja'nın önünde başarılı yıllar gözüküyor..

Sizlere albümünden en beğendiğim şarkıyı sunuyorum. Tarz aslında bana enya yı canlandırdı. Ama tabiki kendine göre bir stili oluşturmuş.



Lacuna Coil

Şu aralar keşfettiğim yeni bir grup, gothic rock tarz olarak benimsenmiş. Albümünü araştırdım ama en çok Within me şarkısını çok beğendim. Gitar kısmı belkide şarkının en dikkati çeken bölümü. Sözlerinide aşşağıya iliştiriyim dedim.




Something about you
That makes me feel bad
I wasn't there when a thin line
Destroyed your soul

I search every corner
There's nowhere to hide
How I feel ignorance
Sacrifice some days it's harder
Let's face it, it's all about me
Deeply into your own

Deep within me
Life's crawling and wasting my days
Another night gone and I know there will be another way
I'm leading myself to be free in this eternal goodbye

Something about you
Will make me stronger
Now I'm aware when a man falls
Rebound, my fault

I search every corner
There's nowhere to hide
How I feel ignorance
Sacrifice some days it's harder
Let's face it, it's all about me
Deeply into your own

Deep within me
Life's crawling and wasting my days
Another night gone and I know there will be another way
I'm leading myself to be free in this eternal goodbye, goodbye

Here I wanna be (no more lies)
Here I wanna be (no more lies)
Here I wanna be, here I wanna be (no more lies)
Here I wanna be (no more lies)
Here I wanna be

Deep within me
Life's crawling and wasting my days
Another night gone and I know there will be another way
I'm leading myself to be free in this eternal goodbye, goodbye

Deep within me
Life's crawling and wasting my days
Another night gone and I know there will be another way
I'm leading myself to be free in this eternal goodbye
 
Clicky Web Analytics